24 Mayıs 2007

Oyuncak


*
Anneciğin iki uykun arasında gidip, bicili bicili-renkli oyuncaklar almış sana. Aklına takılmış, Efla’sı belkide oyuncak istermiş diye... Sen oyuncagina kurulduğunda, bacakların vurman gereken yerlere daha varmazmış ama.. Olsun o almış sırf seni mutlu etmek adına.. Ayak kısmındaki yere vurdugunda bir inek möölermiş, bir diğerine vurduğunda bir kedi miaoww dermiş.. Sonra Mozart’ın bebek senfonilerini çalarmış bir yandan.. Üzerine renkli bir kafesten, minik zürafalar sarkar ve sesli tavşanlar çıngırmıngır sesler çıkarırmış.. Henüz renkli kelebekler görmemişsin ama.. Rengarenk kelebekler “ merhaba-merhaba” dermiş yattığın yerden sana...

Koca gözlerini açıp, büyükleri bile kıskandıracak renkli oyuncağının keyfini sürdüğünü sanırken.. Aslında ne zürafalardan anlarmışsın, ne de miyavlayan kedinin sesinden, kırmızı kolları buyuk gelen yeleginin içinde henüz sen 30 günlükken daha..... tek baktığın tüm renklerin ve seslerin arasında sana sımsıcak bakan Annenin tanıdık yüzü olurmuş..... ve onun “Bak Eflaa bu da neymiş “ diyen kelimelerinden hiçbirşey anlamadığın halde, sadece vurgularda keşfettiğin sevgisi olurmuş dikkatini çeken... Seni tüm bu renkli oyun parkının içinde, en çok Annen ilgilendirirmiş.. Ve onda gördüğün tüm renkler ve hisettirdiği tüm duygular da bir yana..

Hiç yorum yok: